Ülkemizde her yıl 3-9 Eylül tarihleri “Halk Sağlığı Haftası” olarak kutlanmakta ve halk sağlığı çalışmaları; bireyi sağlıklı ve üretken bir şekilde tutarak toplumsal gelişmeyi sağlamayı hedeflemektedir.
Koruyucu sağlık hizmetleri çalışmalarının daha da yaygınlaştırılması, toplum bilincinin artırılması, hastalıkların meydana gelmeden önlenebilmesi, bulaşıcı hastalıklar ve salgınların kontrol edilmesi; sonuçta toplumun yaşam standardının yükseltilmesi için çalışmalarımız 2020 yılında da devam etmektedir. Bu sene düzenlenecek “Halk Sağlığı Haftasının” tematik konu başlığı “Çocukluk Çağı Taramaları” olarak belirlenmiştir.
Günümüzde çocuk sağlığına yönelik programların temel hedefi artık yalnızca çocuk yaşatma olmaktan çıkıp, sağlık sorunlarının yarattığı diğer olumsuzlukları önlemek ve gidermek olmaktadır. Bu amaçla sağlık hizmet sunumuna eskiye oranla daha farklı bir bakışla ve kapsamlı olarak Toplumun ve onu oluşturan bireylerin, sağlıklı ve güçlü olarak yaşamasında ekonomik ve sosyal yönden gelişmesinde, refah düzeyinin artmasında, mutlu, huzurlu ve güvence altında varlığını sürdürebilmesinde taramalar çok önemli yer tutar. Taramalar, hastalıkların belirti ve bulgu vermeden belirlenmesini amaçlar. Çocukluk çağı taramaları bu kapsamda sunulan en temel koruyucu sağlık hizmetleridir ve yeni doğan döneminden başlayarak çocuk izlemleri içerisinde ücretsiz sunulmaktadır.
Topuk Kanı Taraması-Yenidoğan Metabolik ve Endokrin Hastalık Taraması: Doğan her bebeğin Fenilketonüri, Konjenital Hipotiroidi, Kistik Fibrozis ve Biyotinidaz Eksikliği yönünden taranması önemlidir. Çünkü bu taramalar sayesinde, bu hastalıklar nedeniyle oluşabilecek, geri dönüşümü olmayan hasarlar engellenebilmekte veya etkileri azaltılabilmektedir. Bebeğinizde bu hastalıkların olup olmadığının araştırılması için topuk kanı örneğinin alınması gerekmektedir. Topuk kanı taraması sayesinde her yıl 5000’in üzerinde bebeğimiz hastalık belirtileri ortaya çıkmadan saptanmaktadır.
Yenidoğan İşitme Taramaları: İşitme kayıpları, çocuğun o lisana özgü sesleri oluşturarak konuşmasını geciktiren ve bozan en önemli faktördür. İşitme kaybı ile doğan ya da doğumdan sonra (yenidoğan ya da süt çocukluğu çağında) işitme kaybına neden olabilecek bir travma, hastalık veya ilaca maruz kalan çocukların, eğer işitme kaybı vaktinde teşhis edilmez ve rehabilitasyon programlarına alınmazlarsa, psikolojik ve sosyal gelişmeleri yetersiz olur ve ilerleyen yıllarda eğitim ve sosyal uyum açısından, yaş ve zekaca eşitleri olan çocuklardan geri kalırlar. Yapılan araştırmalar işitme kaybının saptanması bakımından en kritik dönemin doğumdan sonraki 0-28 gün olan "yeni doğan dönemi" olduğunu ortaya koymaktadır. Yenidoğan her bin bebekten 1-3’ü ileri derecede işitme kaybı ile doğmaktadır. Çocukluk döneminde geçirilen hastalıklar, kulak enfeksiyonları, kazalar ve kullanılan bazı ilaçlar nedeniyle bu oran % 6’ya çıkmaktadır. Erken teşhis konup ve erken rehabilite edilen bebeklerin dil gelişimine paralel olarak; zihinsel sosyal ve ruhsal gelişimleri de olumlu yönde etkilenir. Doğduktan sonra en geç altı ay içinde işitme engeli teşhisi konan ve işitme cihazı uygulanıp özel eğitime alınan bebeklerin konuşma becerisi normal yaşıtlarına benzer seviyede gelişebilir. Ülkemizde Yenidoğan İşitme Tarama Programı başlatılmış olup 2008 yılından itibaren de tüm illerimizde uygulanmaya başlanmıştır. Bu program kapsamında, 81 ilimizin kamu, üniversite ve özel hastanelerinin yer aldığı tarama merkezlerimizde işitme taraması, referans merkezlerimizde de ileri tanı tedavi uygulanmaktadır.
Çocukluk Çağı Görme Taramaları: Görme gelişimi için önemli olan 0-7 yaştır, göz tembelliği bu dönemde gelişebilir. Göz tembelliği, tanı konduğunda tedavisi mümkün bir görme problemidir. Bu nedenle okul öncesi yaşta görme tarama programları çok önemlidir. Görmenin normal gelişimini engelleyecek risk etmenlerini saptamak ve yetersiz görmesi olan olguları erken dönemde tanımak, tedavi etmek için 36-48 aylık çocuklara ve okul çağı çocuklara (ilkokul 1. sınıflara) Görme Taraması Programı başlatılmıştır. Görme taraması için aile hekiminize başvurunuz. 0-3 ay bebekler, 36-48 aylık çocuklarda ve ilkokul 1. sınıflarda görme taraması yapılması gereklidir. 0-3 aylık bebeklere göz muayenesi ve Kırmızı Refle Testi, 36-48 aylık bebeklere ise göz muayenesi, Kırmızı Refle Testi ve Lea Sembol Testi ile tarama yapılmaktadır.
Gelişimsel Kalça Displazisi Taraması: Halk arasında doğumsal kalça çıkığı olarak da bilinen Gelişimsel kalça displazisi (GKD), kalçayı oluşturan yapıların anne karnında oluşumları sırasında normal olmalarına karşın, çeşitli nedenlerle sonradan yapısal bozulma gösterdiği dinamik bir hastalıktır. Bebek 1 aylık olunca fizik muayenesinin yapılması için aile hekimine götürülmesi, risk faktörü taşıyan veya muayenede GKD açısından şüpheli görülen bebeğin ortopedi uzmanına yönlendirilerek gerektiğinde radyolog tarafından da 4-6 haftada kalça ultrasonu ile değerlendirilmesi erken tanı ve tedavi için önemlidir. GKD önlenebilir bir sakatlık nedenidir. Ülkemizde sıkça yapılan kundak uygulaması GKD için önemli bir risk faktörüdür, bu nedenle önerilmemektedir. Ailelere kundak yapmamaları konusunda bilgilendirmeler yapılmaktadır. Ayrıca bebeğin doğru taşınması, uygun kıyafet seçimi, bol ara bezi uygulanması korunmada önemli noktalardır.
Tüm bahsedilen taramalar bebeklerin ve çocukların sağlıklı bir geleceğe sahip olabilmesi yönünden son derece önemli olup içinde bulunduğumuz COVİD-19 pandemisi sürecinde de hassasiyetle üstünde durulmalıdır.
“ Tüm bebeklerimize sağlıklı ömürler dileriz.”